Kitabın yazarı Kemal Tahir’dir.Kitabın ilk basımı 1956 yılında
yapılmıştır.Yazarın Mütareke dönemi aydınlarını anlattığı “Esir Şehir”
üçlemesinin ilk kitabıdır.Kısaca Birinci Dünya Savaşı sırasında
İstanbul’daki sivil aydınların durumunu konu edinir
.Ana kahramanlar;
Kamil Bey, Nermin Hanım, Ayşe,Fuat Bey, Nedime Hanım, İhsan Bey, Ahmet
Bey, Niyazi Ağabey, Ramiz Efendi ve Fatma Hanım’dır. Kamil Bey
Abdülhamid’in en zengin vezirlerinden Selim Paşa’nın tek çocuğudur.Genç
yaşta çok büyük bi mirasa konmuş ve hayatının büyük bölümünü yurt
dışında geçirmiştir.Nermin Hanım,Kamil Bey’in eşidir.O da bir Paşa
kızıdır.Maddi manevi hiç bir zorlukla karşılaşmamış,bolluk içinde
yaşamıştır.Ancak babası ansızın öldüğünde kumar borçlarından dolayı
varlıkları yağma edilmiştir.O dönemde karşısına çıkan Kamil Bey ile
evlenerek hayatını düzene sokmayı amaçlamıştır.Ayşe,Kamil Bey ve Nermin
Hanımın tek çocuğudur.İspanyada doğmuştur ve İstanbul’a döndüklerinde
altı yaşına gelmiştir.Küçük yaşına rağmen bir genç kız gibi girişken,hoş
sohbet ve bilgilidir.Fuat Bey,Kamil Bey’den dört yaş büyük
Galatasaray’da beraber okudukları bir tanıdığıdır. Mahir Paşa’nın
oğludur.Bağlarbaşı’ndaki köşkün komşusudur.İhsan Bey ve Ahmet Bey, Kamil
Bey’in Galatasaray Lise’sinden sınıf arkadaşlarıdır.Nedime Hanım, İhsan
Bey’in eşidir.Niyazi Ağabey; İhsan Bey,Ahmet Bey ve Nedime Hanım’ın
Anadolu’ya yaptıkları yardımlar için aracılık yapan en önemli
yardımcıları ve güvenilir dostlarıdır. Ramiz Efendi,Mütareke’den sonra
savaşa geri dönmemiş ve Anadolu’ya yardım etmek için çalışan bir yedek
subaydır.Fatma Hanım,Ramiz Efendi’nin karısıdır. Eğitimsiz ancak son
derece cesur ve vatansever bir kadındır.
1914 Dünya Savaşı karışıklığından iki yıl kadar sonra Kamil Bey,karısı
Nermin ve kızı Ayşe ile birlikte İstanbul’a döner.Savaş yılları
süresince yurtdışında mülklerinin bazılarını satarak geçindiği için bir
miktar para sıkıntısı çekmektedir.İstanbul’a döneceklerini öğrenen
Nermin Hanım’ın halası ve eniştesi israrla kendilerini köşklerinde
misafir etmek isterler.Kamil Bey’de kabul eder. İstanbul’a kendilerini
getiren vapur Çanakkale’de durduğunda limana inen Kamil Bey İstanbul’un
içinde bulunduğu acı durumu daha iyi öğrenme fırsatı bulur.Şehir yangın
yeri halindedir.Kuçuk kız çocukları sefaletten kendilerini satmaktadır
ve bulaşıcı hastalıklar giderek yayılmaktadır.Vatanın felaketine
dayanamayan subay ve memurların bazıları intihar etmektedirler.
Nermin Hanım’ın halası ve eniştesi son derece büyük ve gösterişli bi
köşkte oturmaktaydılar.Enişte Bey, işgal kuvvetlerinin ileri gelenleri
ile işbirliği içinde olan, gönülden Padişaha bağlı,vatanseverlik
duyguları gelişmemiş,her şeye sadece ticaret gözüyle bakan bir
insandır.Kamil Bey’i Kerkük’deki topraklarını İngilizlere satması için
ikna etmeye çalışmaktadır;ancak Kamil Bey bu emrivakiyi kabul etmez ve
en kısa zamanda kendi evine taşınmaya karar verir.
Serencebey’deki konakla,Çengelköy’deki yalı yanmış olduğundan
Bağlarbaşı’nda bulunan çok uzun yıllardır bakım görmemiş köşkü tamir
ettirerek orada yaşamayı planlar.Köşkün tamiri esnasında eski arkadaşı
Fuat Bey’le görüşür ve o’nun başına gelen bir felaket neticesinde
yaşamını tamamen değiştirerek bir kadiri dervişi olduğunu öğrenir.Fuat
Bey İtalyan olan karısının, çocuğunu da yanına alarak başka birine
kaçması yüzünden çocuğunu da kaybetmiş olmanın acısıyla derviş olmaya
karar vermiştir.İki yıllık derviş Fuat Bey’le,iki yıllık yoksul Kamil
Bey köskün yeniden yapılmasında kader birliği yaparlar.Birbirlerine
hayat görüşlerini anlatarak etkilerler.
16 Mart 1920′de işgal altında olan İstanbul tekrar işgal
edildi.İngilizler İstanbul’u ikinci kez işgal ederken Eskişehir ve
Afyonkarahisar’daki askerlerini geri çektiler.Osmanlı yanlısı olanlar
sanki İstanbul’u Kuvayi Milliyeciler işgal etmişler gibi Anadoluya ateş
püskürmekteydiler.Bazaıları içinse son umut Anadoludaydı.Kamil Bey
ömründe Yakacık’tan öteye geçmemiş bir İstanbullu olduğundan Anadolu
hakkında hiç bir fikri yoktu. ve bu düşünceye bu sebeple
katılmıyordu.Anadolu’dan Mustafa Kemal ile ilgili bazı haberler
geliyordu.İstanbul’da aydınlar bazı dernekler aracılığıyla Anadolu’ya
yardım gönderiyorlar,subaylar gizlice Anadolu’ya kaçıyorlardı.Kamil Bey
vatansever olmanın neyi gerektirdiğine hala karar verememişti.Bu
dönemlerde karşısına Galatasaray Sultani’sinden sınıf arkadaşı Ahmet Bey
çıktı.Ona arkadaşları İhsan’ın yedek subay olarak harbe gitmiş,beş kere
yaralanmış,büyük yaralar göstermiş, esir düşmüş,kurtulup gelince küçük
bir sermaye uydurup bi dergi çıkartmaya başlamış, Kuvayi Milliye’yi
tuttuğu için mimlenmiş,üzerine işlemediği bir suç atılarak on yıl kürek
cezasına çarptırılmış olduğunu anlattı.İhsanın karısı Nedime Hanım’ın
dergiyi çıkartmaya devam ettiğini ancak çok zorluk çektiğini
söyledi.İhsan Bey’le Ahmet Bey, Kamil Bey’in Nedime Hanım’a yardımcı
olabileceğini düşündüler ve bunu Kamil Bey’e Ahmet Bey teklif etti.Kamil
Bey’den ilk defa bir fedakarlık isteniyordu,böyle bir hizmeye evvelden
beri muhtaçtı.İşi sevinerek kabul etti.Hemen İhsan Bey’i Ahmet Bey’le
beraber ziyaret ettiler.İhsan güçsüz düşürüldüğü,mahpusa tıkıldığı halde
büyük bir iş yapmakta olduğu belliydi.Kamil hayata girmeye başladığını
ve bunun kendisi için iyi olduğunu düşünüyordu.Çıkartılan gazetenin adı
Karadayı’ydı.Artık Kamil’de memleketi kavrayan,felakete karşı çıkanların
yanında,arasındaydı.Elinde iyi-kötü bir savaş silahı olan bir sorumlu
insandı.Nedime Hanımla tanıştı.Nedime Hanım kendisine gazete çıkarmaktan
başka işlerde gördüklerini,mimli olduklarını bir çok hafiye ve sivil
polisin kendilerini sık sık ziyaret ettiklerini anlattı.Önce onların
dostlarını tanıması gerektiğini belirtti bunlardan en önemlisi Niyazi
Ağabeydi.Kamil Bey,gazetedeki çalışma ortamını düzeltmek için evden
birçok eşyayı oraya taşıttı.Antika bir Buda heykeli satarak elde ettiği
parayla işe dört elle sarıldı.Gün geçtikçe Nedime Hanım’ın
görüşlerinin,cesaretinin,vatan sevgisinin etkisi altında kalarak ona
hayran oldu.Nedime Hanım hamileliği ilerlemiş olmasına rağmen çalışmaya
devam ediyordu.Gazete ünlü yazar ve şairlerin toplanıp,memleket
meseleleri ile ilgili görüştükleri,buluştukları bir yer haline
geldi.Niyazi Ağabey’den biraz bahsetmek gerekirse,kendisi seferberlliğin
her cephesinde çarpışmış,Yunan’a ilk kurşunu atanlar arasında olan
biridir.Oğlu rum çetelerince öldürülmüş, kızının ise ırzına
geçilmiştir.Karısı Anadolu’da kaybolmuş, düşmana duyduğu kin duyduğu kin
öylesine artmış ki nerede tehlikeli bir iş sezse hizemete koşar hale
gelmiştir.İhsan,Nedime,Ahmet ve Kamil Bey ona sonuna kadar güvenirdi.
Bir gün Ahmet Bey perişan bir şekilde gazeteye geldi ve acilen 50bin
liraya ihtiyacı olduğunu,bin ton cephanenin Anadoluya gönderilmek üzere
zorluklarla gemiye yüklendiğini,pazarlıkta önce 11bin lira istendiğini
ancak daha sonra Rozalti isminde birinin fiyatı 50bin liraya
çıkardığını,eğer aradaki farkı bulup veremezse halkın parası olan 11bin
liranında yanacağını anlattı.Hiç birinde metelik yoktu,borç
alabilecekleri herkesi düşünüdler;ama hiç umut yoktu.Kamil Bey nakliye
şirketinin direktörünü tesadüfen,Enişte Bey’in evinde tanıdığını
hatırladı ve son çare olarak onunda görüşmeye gitti.Direktör
Fransızdı,Kamil Fransızlar’ın her çeşit vatanseverliği hoş görürlülük
ile karşılayacağını düşündüğünü söyleyerek durumu açıkca
anlattı.Direktör zaten taşıma ücretinin 11bin lira olduğunu aradaki
fazkın Rozalti tarafından istenmiş olabileceğini tahmin ederek onlara
yardım etmeyi kabul etti.Gemi sefere çıktıktan sonra Rozalti’nin işine
son verdi.
Nedime Hanım’ın rahatsızlanarak eve gittiği bir gün Niyazi gazeteye
gelerek acilen Nedime ile görüşmesi gerektiğini söyledi.Kamil,Nedime’nin
rahatsız edilemeyecek kadar hasta olduğunu,ne gerekiyorsa kendisinin
yapacağını;artık kendisine güvenebileceklerini söyledi.Niyazi çok önemli
bazı evrakların Karadeniz postası yapan Gülcemal vapuruna teslin
edilmesi gerektiğini;ancak Ahmet’in bir gece evvel
tutuklandığını,evrakların Nedime Hanım’da olduğunu söyleyerek sadece
Nedime ile bu işi halledebileceğini anlattı.Kamil aniden aklına gelen
bir yalanla Nedime’nin adada yakınlarının yanında olduğunuve ancak
kendisinin ona ulaşabileceğini söyledi. Niyazi bu durumda mecbur kalarak
detayları açıklamak zorunda kaldı.Niyaziyi atlatan Kamil karışık
yollardan Nedime’nin evine ulaşarak durumu anlattı Nedime evrakları
vapura kendisi teslim etmek istediğini,bu işe karışmamasının daha iyi
olacağını söyledi.Kamil Nedime’yi de kendisinin güvenilir olduğuna ikna
etmeyi başardı.İlk kez bu kadar büyük bir iş yapabileceği için kendini
şanslı hissediyordu.Bir çok zorlukdan sonra gayet önemli belgelerle dolu
kuru üzüm sandığını Tophane rıhtımında,Gülcemal vapurunun kahvecisi
Ramiz Efendi’ye verirken suç üstü yakalandı.
Uzun ve yorucu sorgularda kendisine bir paşa oğlu olduğu için iyi
davranıldı.Tüm suçlamaları inkar etti,belgeleri bilmediğini,Ramiz’i
tanımadığını söyledi.Sorgulamayı yapan yüzbaşı Nedime Hanım’ın elebaşı
olduğunu bildiklerini, kendisini uzun süredir takip ettiklerini,itiraf
ederse babasının hatırı için kendisini affedeceklerini söylesede Kamil
Bey kessinlikle bunu kabul etmedi,sonuna kadar Nedime Hanım’ı korumaya
devam etti.Yüzbaşı arkadaşlarından birinin Nedime Hanım hakkında tüm
bilgiyi verdiğini,Ararat vapurunda kaçırılan cephane işi içinde onun
sorumlu olduğunu bildiklerini söledi.Kamil Bey gemide cephane olduğunu
bilmediğini, ilaç ve hastane malzemesi yüklü olduğunu sandıklarını bunun
için Fransız direkötöre kendisinin aracı olduğunu,Nedime Hanım’ın suçu
olmadığını söyledi. Yüzbaşı Nedime’nin özellikle rahatsızlanarak adaya
gittiğini evrakları teslim etmesi için Kamil’i kullandığını
söyledi.Bunları ispatlamak için bir şahitleri olduğunu da belirtti.Her
şeye rağmen Kamil,inkara devam etti.Şahitle yüzleştirilmesini istedi.
Askerler şahidi getirdiler.Kamil içeri gelen bu perişan insanı
tanıyamadı.Bu Ahmetti. Ahmet inanılmaz işkencelere maruz
kalmıştı.Yüzbaşının söylediği her şeyi kabul etti.
Bütün suçun Nedime Hanım’ın olduğunu söyledi.Kamil çılgına döndü,o anda
aklına gelen ilk yalanı söyleyerek,Ahmet Nedime’ye aşıktı,kendisi
tutuklanınca Nedime’nin dışarda olmasına dayanamadı ve kıskançlıktan
bunları uyduruyor diyerek saldırdı. Ahmet her şeyi olduğu gibi bunu da
kabul etti ve o akşam hapiste intihar etti.Kamil Nedime’nin adaya
gitmedi hikayesini sadece Niyazi’ye söyledği bir yalan olduğunu
bildiğinden gerçek ihbarcının o olduğundan emindi;ama yinede Ahmet’i de
affedemedi.Eşinin eve gelmemesinden meraklanan Nermin,hala ve
eniştesinin yardımıyla Kamili buldu ve görüştüler.Nermin Hanım,Kamil’i
hiç anlayamıyordu. Kendisinin ve kızının perişan olduğunu,eniştesinin
yardımcı olduğunu ve artık işbirliği yapması gerektiğini
söyledi.Karısının Padişah yanlısı tutumu,kızının özlemi,Kamil!in
direncini kırıyordu.Fakat kutuyu teslim ederken yakalandığı Ramiz Efendi
ile yaptıkları arkadaşlıkda,onun cesaretinden,karısı Fatma’nın
vatanseverliğinden,tüm cahilliğine rağmen kocasını Anadolu’ya yardım
etmek için yüreklendirmesinden öylesine etkilendi ki kendinden utandı ve
kararından dönmedi.Son bir teklifle kendisine Roma Elçiliği’nde baş
katip olması ve Nedime Hanım hakkında bilgi verdikten sonra hiç bir
yüzleştirmeye ve mahkemeye çıkarılmadan yurt dışına gönderilmesi tekilf
edilmesine rağmen kadını korumaya devam etti.Ramiz’e de Kamil alehinde
ifade vermesi için baskılar yapıldı ama o hiç oralı olmadı.Bu arada
İnönü Zaferi’nin haberi bir bayram sevinci gibi İstanbul’a
ulaştı.Mahkemede Ramiz beraat etti,Kamil Bey,yedi yıl kürek cezasına
mahkum oldu.Ramiz Efendi,Kamil Bey’in elini öptü ve “Yanlızca sizin
elinizi öpmedim,bütün kahramanların ellerini öptüm.İnönüde
ölenlerin,sakat kalanların,mahpus yatanların.İşin sonuna geldik,buradaki
misafirliğiniz çok çok birkaç ay sürer,ben Anadolu’ya geçsemde Fatma
Hanım mutlaka size gelir, ömrümün sonuna kadar minnetle
hatırlayacağım.”dedi.Ramiz Efedi çıktı.Kapı kititlendi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder